‘Bira içmek için buradayız ve
hayatlarımızı öyle iyi yaşamalıyız ki, ölüm bizi almaya geldiğinde, titresin!’ Charles Bukowski. Böyle buyurmuş üstat. Peki nedir bu iyi yaşanmış hayat? Belki de sorumluluklarımızı yerine getirmenin yanında, bize
keyif veren tutkuların peşine düşerek sahip olunabilecek bir zenginlik. Herkese
kısmet de olmadığı için, imkanınız varsa koşun peşinden. Tutkularımızın peşinde, Sanat, Kültür ve Butik Bira için Viyana’dayız.
Bundan yaklaşık 350 yıl önce
kapılarından döndüğümüz ve belki de tarihin akışını değiştiren bu şehir, zenginlik
ve ihtişamı size net olarak hissettiriyor. Bizim peşinde olduğumuz şey ise her
zamanki gibi Bira Kültürü olsa da Prag’dan sonraki durağımız olması ve iki ülke
arasındaki kültürel ve ekonomik farklar nedeni ile bize çok temiz, düzenli ve
zengin bir başkent izlenimi verdi (şehir merkezinin biraz dışında indiğimiz
tren istasyonunun etrafı ve yörekentler (banliyö) dışında tabi, merkez dışında bambaşka bir
hayat yaşanıyor olma ihtimali yüksek.).

Şehirde ilk günümüz yürüyüş ve bir
sonraki günün planları ile geçti. İlk biramızı da bu yürüyüş sırasında denk
geldiğimiz bir festival alanında içtik. Vasatın biraz üstünde, fıçı tazeliğinde
ülkenin en çok satan ve en önemli bira-evlerinden biri olan Ottakringer
biralarını festival alanında yaptığımız rasgele yemek seçimleri ile
eşleştirmeye çalıştık.
Ottakringer Gold Fassl Dunkel: Kırmızı-Kahve bir renge sahip
biramız beyaz 2-3 parmak kalıcı olmayan köpüğe sahip. Koku malt, kiraz-vişne
tınıları içeriyor. Bardakta orta gövdeli, tadımda ise hafif kavrulmuş malt,
pekmez ve kremamsı bir içime sahip ortalamanın üstünde kabul edebileceğimiz
yumuşak içimli keyifli bir bira. Yanında yediğimiz soslu ete de güzel eşlik
etti açıkçası.

Şehir merkezinde kısa bir yürüyüşün
ardından ilk bira mekanımız bir bar oldu.
Bermuda
Brau. Bir şehre gitmeden önce oraya dair bira mekanlarını genelde RateBeer
sitesi üzerinden inceliyor ardından bu mekanların yorumlarına yine farklı
siteler üzerinden ulaşmaya çalışıyorum. Bu mekana da bu şekilde ulaştık ancak
özel bir yanını göremedim ben açıkçası. İçtiğimiz biralar da mekana özel
biralar değil. Ottakringer’in farklı türlerini içtik. Çok özel bir tada da denk
gelmedik.

Aynı gün içerisinde birkaç mekan
gezmezsem yeterince verimli bir tur olmayacağı için otele dönüş yolunda ikinci
mekanımıza uğradık.
Hoppalas Bierradies.
Burası da standardın biraz altında bir bar. Biraları özel tadım notları
paylaşmayı gerektirecek seviyede değildi.
2. gün şu şekilde başladı; Sanat,
Tarih, Kültür…
Viyana’nın
müzeler bölgesi muhteşem, Doğa Tarihi ve Sanat Tarihi Müzeleri karşı karşıya.
Çağdaş sanata dair müzeler de hemen yakınında. Mutlaka gezilmeli. Muhteşem eserlere dünya gözü ile bakma şası kaçırılmamalı. Doğa tarihi müzesi sizi gezegenler ve kaya oluşumlarından, bitki, hayvan evriminde
günümüze kadar ilerleyen bir yolculuğa çıkarıyor. Birkaç saate sığdırmanın
haksızlık olacağı bu harika müzenin hemen karşısında Sanat Tarihi müzesi var.
Burası da kelimelerle anlatılamayacak derinlikte. Bizim harcımız değil. Tek bir
eser için bile binlerce sayfanın doldurulabileceği bu müzeyi de mutlaka görün!
Mutlaka! Sizi 1-2 resimle baş başa bırakalım;
Doğa Tarihi müzesi elemetler, kayalar, canlılar bitki ve hayvanlardan günümüz insan evrimine çok zengin bir envaterin bünyesinde barınbdırıyor..
Sanat Tarihi müzeisnde Caravaggio'nun eserlerini de görmek mümkün. Eşimin en sevidği ressam sanırım.
David, Goliath'ın kafası ile resmedilmiş.
Sanat Tarihi müzesi için resim seçmek çok zor oldu. Belki de her bir eseri için kitaplar yazılabilecek bu müzeyi de mutlaka gezmelisiniz!
Sanat’a
doyduktan sonra (ki bu mümkün değil di, zoraki kestik..) bu bölgeye çok yakın
olan ve kendi yaptığı biralar ile tam bir bira-barı olan 7Stern’e geçtik.
Viyana’da
bira kültürü adına mutlaka uğranılması gerekli bir mekan, girişinden bira
kazanlarının bulunduğu ana bölüme, duvarlarını süsleyen görsellerden ağaçlar
altındaki arka bahçesine kadar tam anlamı ile Bira Kültürüne adanmış bir
mekanda olduğunuzu hissediyorsunuz. Hemen hemen Tüm biralarını tattık. Birkaç
tanesinin tadım notları şu şekilde;
7Stern'ün harika arka bahçesinde ağaçlar altında Butik bira keyfi..
Menü ve iç mekandan görüntüler

Hepsini içtim mi? Tabi ki! Ama hep yanımda olan destekçim ile birlikte.. :)
7Stern Helles: Limoni sarı bulanık bir renk, bardağa yapışan biraz
hızlı sönen kabarcıklı beyaz köpük. Koku narenciye tatlılığı ve buğday. Tadım
kokuya göre daha ekşi tınılar içeriyor, önce limoni ardından malt ve hafif
acılık. Baharatlı/acımtırak bir buğday,çok meyveli değil. Komplekslik de orta.
7Stern RauchBier: Koyu kırmızı, maun renkli. Saydam ancak koyuluktan
dolayı ışık geçirgenliği az. Kokuda is, isli et, kavrulmuş malt, kömür.
Tadım da beklendiği gibi isli ama yumuşak. İs damağınızın tüm noktalarına
vuruyor ancak kolay içimli ve çok gövdeli değil. Güzel bir et yemeği ile müthiş
uyum sağlar.
7Stern IPA: Bronz bulanık renkte, 2 parmak kremamsı yapıda köpüğe
sahip. Görüntü çekici, koku beklendiği üzere şerbetçiotu acılığı, yanında
çiçeksi, taze, papatya kokuları hakim. İçin dolgun, baştaki dolgunluk ardından
kendini acılığa bırakıyor. Orta komplekslikte tercih edilebilecek bir IPA.
Bir
sonraki durağımız 7Stern’e göre daha merkezi bir konumda olan 1516 Brewing Company. Burası daha amerikan-vari bir bira evi. Burası da
7Stern gibi kendi birasını yapan bir mekan. Şahsen bira olarak görmediğim
‘radler’ dışındaki 4 birasını (Lager, Weizen, Victory Hot Devil IPA,
Black&Tan) 0,25lt’lik bardaklarda sipariş ettim ve tadıma geçtim. Bira
türlerine göre seçilmiş özel bardaklar ve görüntü çok çekici.
İç mekan daha Amerikan-vari bir bar havasında
Bira sunum bardakları oldukça şık ve biralar da harika görünüyorlar
1516 Wiezen: Bulanık sarı renk, beyaz köpük. Bardakta dolgun ve
şık. Koku muz, tatlılık, çekici narenciye kokuları. Tam bir alman buğday birası
kıvamında. Tadım yine dolgun ve vurucu, limon, hafif ekşilik, hafif tatlılık.
1516 Victory Hop Devil IPA: Bronz ve bulanık bir görüntü var bardağımızda, köpük
ise 2-3 parmak ve bardağı sarıyor. Kokudaki şerbetçiotu derin, otsu, hafif
meyveli ama baskın olarak da acı. Tadım ise tam bir DIPA (double ındian pale
ale). Damağa önce acılık vuruyor ardından tazelik ve aromatik tınılar ile
kompleks bir tadım sunuyor. Kokusu, duruşu ve tadımı ile başarılı bir DIPA.
1516 Black & Tan: Bu ilginç biramız kendisini koyu ve açık renk
biraların bir karışımı olarak tanımlıyor. Bardağımızda kırmızı-kahve renkte. Kokuda
kavrulmuş malt, vişne, kırmızı yabani meyve kokuları ön planda. Malt ve tatllık
yüksek. Tadımda tatlı vişne-kiraz ve bitirişte acılık ile orta komplekslikte
bir bira. Başarılı ancak diğer biraları daha başarılı bulmuştum.
Dayanamayıp Bavarian Dunkel ve Summer Wit'i de denedim. Başarılı biralar. Summer Wit hoogarden kalitesinde bir belçika buğdayı. Mekan bira standardı olarak 7Stern'ün üstünde, 7Stern de atmosferden kazanıyor. 1516
yerel halkın, turistlerin ve özellikle genç kesimin tercih ettiği merkezi konumda bir mekan. Gün içinde
uğrayabilir akşam için ise hatırı sayılır bir kalabalık ile ister bir bar ortamı
isterseniz dışarıda vakit geçirebilirsiniz.
2
günlük kısa ziyarete ancak bu mekanları sığdırabildik. Zamanınız olması
durumunda önerebileceğim diğer mekanlar aşağıdaki gibi.
Salm
Braü
The
Dogstar Craft Beer Bar
Weiden
Braü
Bu
mekanları ziyaret etmedim, bu yüzden gidip de beğenmezseniz sorumluluk kabul
etmem, sadece Salm Braü’yü paylaşımlar ve resimlerinden ötürü gerçekten merak
etmiştim. Viyana’yi bir kez daha ziyaret edersem uğramayı düşünürüm.
Her yurdumuz turistinin yaptığı veya yapmayı planladığı Prag-Viyana-Budapeşte üçlemesinin ilk iki şehrindeki bira turumuz bu yazı ile sonlanıyor. Henüz Budapeşteye gitme imkanım olmadı. İleride bu üçlemeyi tamamlayabilmek dileğiyle.
Bir
sonraki yazıda görüşmek üzere.
Unutmayın; Butik Bira bir Kültürdür. Edinmek
lazım..