Bu blogda Belçika üzerine
yazılardan sonra ilk farklı ülke Çek Cumhuriyeti oldu. Bira merkezli bir Prag şehir turu için buyrun;
Prag’ın kendine özgü bir bira
kültürü var, hemen her bölgede bir mikro biraevi, özel bir dükkan veya farklı
biralar tadabileceğiniz kafeler bulabiliyorsunuz. Bunların önemli bir kısmı da
turistlerin ana gezi noktası olan eski şehir ve kale bölgesinde. Özel biralar
için rota değiştirmenize gerek olmuyor çoğunlukla, sadece gitmeden önce biraz
araştırmak ve not almak yeterli.
U Tri Ruzi: Prag’daki ilk durağımızdı, Astronomik Saat’e oldukça
yakın. Görece erken bir saatte oturduğumuz için boştu. Yeni bir şehre girer
girmez bira mekanı ziyaretlerine başlama konusundaki destekçime, eşime de hemen
yazı başında teşekkürümü ileteyim.
Mekan oldukça şirin, duvar
resimleri harika, Bir butik bira mekanında olduğunuzu hissediyorsunuz, yemek ve
atıştırmalık menüsü oldukça iyi ve 5 farklı birayı içeren tadım menüsü de gayet başarılı. Biralar mükemmel değil, sizi tat ve derinlikle çarpmıyor ama kesinlikle ziyarete değer.
Burada tadılan Biralar; Vienna
Red, Single Hop, Monastik, Tmay (siyah bira) ve Pilsner. Bu kadar farklı türler
içinde en başarılı bulduğum şaşırtıcı şekilde pilsner oldu. Bu biranın fanatiği
değilim fakat sarı, gazlı ve kolay içimli bu lager alt türünün bulunduğu ülkede olduğumuzu
da unutmamak gerekli. Bu mekanı şehir merkezinde bir turun ardından tercih
edebilirsiniz. Böylelikle turistik kafelerde oturup standart ürünlere hapsolmak
yerine hem yerel tatlara bakabilir hem de güzel biralar içebilirsiniz.
İlk mekanımız biraydı, ikinci
mekanımız ise bu şehre dair tek bira dışı notumu içeriyor. Kafka Müzesi. Müze
çok özel şeyler sunmasa da dahi yazarın hayatı, kitaplarına ve esin kaynakları
ile ilgili detayları öğrenmek, ceza kolonisinde betimlenen makinanın bir
tasviri gibi özel betimlemeleri görmek harikaydı. Lokasyonu da harika. Tavsiye olunur.
U Fleku – Siyah Bira: Bira bardakta simsiyah (kim şaşırdı?), köpük
ise kahve-beyaz arası, bardağı sarıyor. Koku kavrulmuş arpa ve hafif tatlılık
barındırıyor. Ama bu tatlılık meyve veya şeker tınıları gibi aromatik bir
tatlılık değil. Sadece burunda şerbetçiotu burukluğu ve acılığı düşük. Tadım
sizi Alman, Belçika ve Amerikan butik biraları gibi vurmuyor. Yumuşak, kolay içimli,
damakta çok kalıcı değil ancak biraya özgü kavrulmuş malt tatlarını da alıyorsunuz. Görüntünün aksine bizdeki pilsnerler gibi
onlarcasını rahat içebileceksiniz hissini veriyor. Çek Cumhuriyeti'nin dünyanın
kişi başına en çok bira tüketen memleketi olmasında sevdikleri bira türlerinin
etkisi büyük kanımca. Bu koyulukta bir birayı bu yumuşaklıkta üretmek de ayrı
bir başarı.
Lokal: Şehrin farklı bölgelerinde şubeleri bulunan mekanların özelliği biraların özel tanklarla getirilip
saklanması ile oldukça taze direk üretim fıçısından içiyormuşcasına taze bira
içme deneyimi sunması. Hayatımda içtiğim en iyi pilsneri aşağıdaki şirin
tanktan içtim. Tazelik ve ferahlığın yanında oldukça iyi seviye bir acılık ve Türkçesini
oturmakta zorlandığım (ve bundan utandığım), gevrek ‘crisp-biscuity’ bir içim.
Tank çok şirin değil mi? - Bira ise duruşu ile özel olduğunu belli ediyor.
Prag Bira Müzesi: Burası methini duyduğum bir mekandı ancak
karanlık atmosfer ve kalabalık bende iyi tadım yapma ve keyifli vakit
geçirmekten uzak bir ortam hissi uyandırdığı için oturmadım. Meraklısına yine de
tavsiye edilebilir.
Prag’daki 2. günümde ilk durağım
bir bira şişe dükkanı olan BeerGeek
oldu. Yürüyerek ve biraz zor bulduğum bu mekan tüm emeklere kesinlikle değdi. Bu
seviyede çeşitlilikte ülke ve bira evlerinden 'şişe bira' satan başka bir mekan
görmemiştim (Bir cafe-bar olan Delirium’u saymıyorum.). Belçika’daki mekanlar
genelde kendi ülke biralarına yoğunlaşıyor. Burası tamamen butik, özel biraya
yoğunlaşmış ve dünyanın her yerinden örnekler var. Bir butik bira-sever için
kesinlikle uğranması gerekli bir mekan. Burada ev birası ekipmanları da
bulabilir ve tadım da yapabilirsiniz. Benim tattığım biralar resimlerde mevcut.
Yürüyerek geldiğim mekandan taksi ile dönmek durumunda kalmam da şaşırtıcı
olmamıştır sanırım. Bavulu ilk durakta doldurmak üzereyiz.. :)
Resimdeki şişeler yurda giriş yapanların sadece bir kısmı. Bardaklı resimler ise bira seçerken tadımı yapılanların bir kısmı.
Oturduğunuz herhangi bir kafede Çek Cumhuriyeti'nden kolay içimli biraz daha yüksek adetli üretilen biralarına kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz doğal olarak, ben gün içindeki tadımlara akşam otel odasında da devam ediyordum. Duff birası ise sevgili aile dostlarımız Simpson'ların hatırına alınmış ve içilmiştir. :)
Klasterni Pivovar Strahov: Mekan kalenin hemen arkasında. Yaklaşınca
mayşe, taze bira ve malt kokularını alıyorsunuz zaten. Burada da 5 çeşit bira
tadıldı; Buğday (weissbier), Amber, Dark, Red Ale, IPA.. Her biri türünün gayet
başarılı örneklerinden sayılabilecek bu biraları içerken oldukça iyi menüsünden
atıştırmalıklar alabilirsiniz. Tramvay ile çıkılan ve bütün şehri ayaklarınızın altına alan mini eyfel kulesi ve kale
turundan sonra güzel bir dinlenme mekanı oldu bizim için. En beğendiğim biralar
Red Ale ve IPA idi.
Sv.Norbert IPA: Renk kanyak (koyu portakal-maun), sarıdan karamele
uzanan bir renk tayfı cümbüşü. Köpük maalesef zayıf. Kokuda IPA olmasından
tahmin edileceği gibi şerbetçiotu hakim. Çiçeksi kokular acılık ile dengeli. Bardakta
orta gazlı ve gövdeli. Tadımda ilk olarak meyve ve çiçeksi tatlar damağı
sarıyor ve hemen ardından acılık ortaya çıkıyor. Bu acılık dil ve damağa uzun
süre yapışıyor. Çok kalıcı, başarılı bir IPA.
Prag bitti. Bu anlatılanlar ve daha fazlası 2 güne sığdı. artık Prag'a gidince ne yapacağım demezsiniz.. Bir sonraki durağımız VİYANA olacak..Görüşmek üzere...